Sermaye, Tarım Piyasalarımız ve Sürdürülebilirlik Bülteni – 1 Sermaye, Tarım...
Read MoreSürdürülebilirlik, ESG, döngüsel ekonomi gibi kavramlar son zamanlarda hemen her alanda gündemimizi meşgul ve işgal etmekte. Bunun neticesinde bilimsel çalışmalarda, iş dünyasına yönelik toplantılarda, mevzuatda bu konular fazlası ile ele alınmakta. Bu türden uygulamalar bazen moda olarak başlayıp hemen sönmekte, bazıları ise yeterli ciddi ilgiyi görüp adapte edilebilmektedir. Adaptasyon süreçleri ise davranışsal değişiklik barındaracak şekilde olmayıp genellikle olanın bir miktar iyileştirilmesi, riskin idaresi şeklinde, risklerin ortadan büyük ölçüde kaldırılmasına olanak sağlamayacak şekilde tasarlanmaktadır. Bunun en büyük sebebi yeni olanla ilgili doğal bir okuma yazma eksikliğinin varlığıdır. Ne iş dünyası ne mevzuat hazırlayan ve ne de bilimsel aktiviteler her zaman asıl sorunu, ilgili riskleri ve olması gereken çözüm yollarını üretemiyor olabilirler. Çünkü üretilen ve önerilen her çözümün piyasa ekonomisi kurgusu içerisinde karlılık amacına ulaşması gerekir. Bunun dışında kalan çözümler gene piyasa ekonomisi çerçevesinde kabul görmeyecektir.
Piyasa ekonomisi, özellikle neo-klasik akım uzmanlaşmayı ön plana çıkartır. Ricardo’nun meşhur mutlak ve mukayeseli üstünlükler teoremleri ki matematiksel olarak analitik çözüme sahiptir, ülkelerin, bölgelerin, insanların uzmanlaşmasını salık verir. Hatta neticede küçük olan partnerin daha iyi olacağı ispat edilerek teşvik başka bir boyuta taşınır.
Bunun tarımdaki en önemli neticesi konvansiyonel tarım ve monokültür uygulamalarıdır. Şehircilik bağlamında ise büyük şehirler, endüstriyel kümelenme oluşmuştur. Netice olarak, uzmanlaşma ölçek ekonomisi motivasyonu altında delege etme, taşare etme mekanizmalarını piyasa ekonomisin en temel aktivitesi haline getirmiştir.
Oysa kendi kendine yeterlilik bağlamında herhangi bir coğrafi yörenin 200 bin ila 300 bin (ekosisteme göre değişen) kişi arasında bir nüfusu destekleyebileceğini biliyoruz. Bunun dışındaki her aşırılık kaynakların yetersizliği sorunsalını doğuracak, çözüm olarak da insanoğlu ya komşulardan ya da gelecekten borçlanma yoluna gidecektir. Komşuda da aynı durum var ise gelecekten borçlanma çoğalacak ve ekosistem açısından geriye dönülemeyecek seviyelere gelinecektir. Hakikaten gezegenimiz açısından 9 kritik sınırdan biri olan arazi sistemlerindeki değişim geri dönülemeyecek seviye doğru ilerlemektedir. İnsanoğlu doğayı insanın lehine tahrip etmektedir. Bunun özürü olarak da bazen sürdürülebilirlik, açlık ve fakirlik gibi ulvi meselelerin arkasına sığınılmaktadır.
Finansal sistem riske konu her olayda terbiye edici bir araç olarak kullanılmıştır. Sürdürülebilirlik hedeflerine, kriterlerine ve standartlara uymayan kişilerin kredi notlarını yükseltmek, sınırda karbon uygulaması ile sera gazı salınımı belli bir seviyenin üzerinde olan şirketlere ekstra vergi yüklemek gibi bir takım caydırıcı müeyyideler vasıtası ile ekonominin çevreye daha az zarar vermesi hedeflenmektedir. Şirketlerde bu bağlamda sürdürülebilirlikten mesul departmanlar kurmakta ve bu departmanların başına chief sustainability officer (CSO) titri ile bir yönetici atamaktadır. Bu departmanla ya da dışsal olarak şirketin ESG bağlamında danışmanlık veren şirketlerde ellerindeki template’lerdeki soruları değerlendirmek sureti ile bir takım standartların şirket bünyesinde yerleşik olmasını sağlamaktadır.
Bunun üzerine borç veren kredi kuruluşları ESG notlarına bakarak ticari ilişkinin karşı tarafa olan maliyetini hesaplamaktadır. Bir başka yolda yeşil tahviller gibi bir takım yapılandırılmış ürünlerin piyasasını oluşturarak yeşil ekonomiye katkıda bulunan şirketlere ek bir gelir olanağı sağlanmasıdır. Sürdürülebilirlik departmanları sürdürülebilirlik konularında uzmanlaşmakta ve finansal olarak devamlılığı ve karlılığı sağlamak üzere şirket yönetimine çözümler ve raporlar sunmaktadır. Bu departmanlarda çalışanlar ve yöneticeler şirkette çalışan herhangi bir ya da dışarıdan transfer edilecek herhangi biri olabilir. Aynı şekilde bankalardaki risk departmanları, iş sağlığı ve güvenlik birimlerinde olduğu gibi meşgul oldukları konuya ilişkin asgari niteliklerin kendilerinde bulunup bulunmadığı sorgulanmamakta hatta gerek duyulmamaktadır. Moda olan herşeyde olduğu gibi girişgen ve yenilik arayan kişiler bu işlere talip olacak, alanın bakir oluşundan dolayı motive olacaklardır ve olmaktadırlar.
Oysa malesef dünyanın başı bu sefer cidden dertte. 2001 ve 2008 krizleri gibi lokal krizler değil, tüm insanlığı ilgilendiren insanın sadece yaşam kalitesini değil insanoğlunun devamını tehdit eden bir sorun ile karşı karşıyayız. (Bazı çevreler bunun abartı olduğunu iddia etmekte hatta komplo teorisi başlığı altında konuyu ele almaktadırlar. Olabilir. Fakat her durumda alınan önlemler, gerekli bilinç düzeyine ulaşma daha iyi ve temiz bir dünyada yaşamamızı sağlayacak ise bu tartışma ve iddialar anlamsızlaşmaktadır. )
Bu yazıda tartışmak istediğim finans sistemin oyuncularının ve otoritelerin yukarıda bahsi edilen alışagelmiş uygulamalarla aynı hamam aynı tas senaryoları uygulamalarının mücadeleye yeterli katkıda bulunmayacağına olan kanaatim ve endişelerimle ilgili hususlardır. Sürdürülebilirlikle ilgili tüm sorumluluğun ilgili departmana delege edilmesi diğer şirket çalışanları açısından ahlaki riziko (moral hazard) doğurabilir. Aynı şekilde doğayı kirletiyorum ama ağaç dikiyorum mantığı gibi cancel off mekanizmalarının da ahlaki riziko olasılık ve şiddetini arttıracağı inancındayım. Her iki durumdada kişisel görevleri bir başka oluşuma transfer eden kişiler çevreye karşı olan olası menfi tutumlarını azaltmayacakları gibi daha duyarsız davranma yoluna gidebilirler.
Bu sebeple, yukarıda anlatılan sebeplerden ötütü ESG, GRI raporlama standartları ve benzeri faaliyetlerin kişisel farkındalık düzeylerini, kişisel seviyede çevreye uyumluluklarını ölçebilmelidir ve raporlamalara entegre etmelidir. Yoksa soru ve anket dökümanlarındaki tikler delege edilmiş sorumluluklar ile kişisel etik bazlı vazifelerin arasındaki farkı anlayamayacak dostlar alışverişte görsün uygulamaları ile risk yönetilmeyece idare edilecektir. Benim aklıma hep şu soru geliyor. Acaba, ESG ölçen, GRI standartlarında raporlama yapan, karbon sıfır doğrulaması yapan, şirketlerde CSO vazifesini yürüten, yeşil tahvil ve fon uygulamarına sahip çıkmak isteyenler, etki oluşumları mensupları arasında kaç kişi evde kompost, geri dönüşüm, çocuklara çevre bilincinin aşılanması, mobbing, toprak ve ağaç sevgisi, toprak ıslahı, permakültür tasarımı, ve sürdürülebilirliği sürdürülebilir kılmak için gerekli etik konularında bireyse aktiviteler yapmaktadırlar.
Prof. Dr. Kasırga Yıldırak
Hacettepe Üniversitesi
Sermaye, Tarım Piyasalarımız ve Sürdürülebilirlik Bülteni – 1 Sermaye, Tarım...
Read MoreSürdürülebilirlik, ESG, GRI ve Etik Sürdürülebilirlik, ESG, GRI ve Etik...
Read MoreISO Risk Belirleme ve Değerlendirme Teknikleri (ISO 31010:2019) ISO Risk...
Read MoreGömülü Finans Nedir? Gömülü Finans Nedir? Bazı sektör uzmanları FinTek’in...
Read More